Boşanma Sonucu Çocuklarda Görülebilecek Duygusal ve Davranışsal Özellikler

Öncelikle şunu belirtmek gerekir boşanma bir durumdur . Ebeveyn boşanma sürecini zor geçirirse çocukta zor geçirir diyebiliriz. Çocuklar etrafındakilerin duygularını takip ederler ve buna göre tepki verirler. Çocukların ayrılma ve boşanmaya tepkilerinin yoğunluğu, hayatlarındaki karmaşaya bağlıdır. Tercih edilen çocuğun günlük rutininin fazla değişmemesi, aynı okula devam etmesi, aynı semtte oturmasıdır. Çocukların bu durumla baş edebilmek için geliştirdikleri savunma mekanizmalarına (arkadaşlarına vurma, eşyalara zarar verme gibi şiddet içerenler hariç) çok dokunmamak, duygularıyla yüzleşmeleri için zaman tanımak, duygularını paylaşmaya cesaretlendirmek gerekir. Anne-baba bir duygusal zorluk yaşarken çocukların sorunlarını dinlemeye çok istekli olmayabilirler, ancak çocukların bu dönemde anne-baba arasında boşanma olsa bile iletişimin sürmesine ihtiyaçları vardır. Eğer çocukların duyguları ile yüzleşmelerine izin verilmezse çocuklarda, depresyon, ayrılık endişesi, kişilik sorunları ortaya çıkabilir.

Bütün çocuklar ayrılıkla beraber korku yaşarlar, belirsizliğin yarattığı bir korku ve bir ebeveynin gitmesiyle diğerinin de gidebileceği ihtimalini düşünmeye başlayarak korkarlar.  Çocuğa düzen ile ilgili önceden bilgi vermek bu noktada önemlidir. Çocuğunuza sıklıkla, onunla beraber olacağınızı belirtmeniz, onu bırakmayacağınızı belirtmeniz ve tekrar belirtmeniz gerekir. Böylece terk edilmekle ilgili endişelerini yatıştırabilirsiniz. Çocuklar ayrılma ile beraber üzüntü de yaşarlar,çünkü çocuklar kendilerini aile sistemi içinde tanımlarlar, dolayısı ile ailenin birlikte olduğu günleri özlemeleri normaldir. Çocukların üzgünlüğünü görmezden gelmemek gerekir. Çocukların bir diğer duygusu da öfkedir. Öfkelerini bağırarak, kavga ederek açığa vurabilirler. Önemli olan çocukların öfkelerini olumlu ve uygun şekilde ifade etmelerine zemin hazırlamaktır. Çocuklar ben merkezci yapıdadırlar, etraflarındaki olaylardan sorumluluk hissederler ve suçluluk duyarlar .Boşanma durumunda çoğu çocuk sebebin kendisinin yaptığı bir davranış olduğunu düşünür. Eğer daha az yaramaz olsaydı belki de anne-babası boşanmayacaktı. Bu nedenle çocuklarla konuşurken çok dikkatli olmak gerekir, kendilerini suçlu hissettirecek yorumlar asla yapılmamalıdır. Boşanmanın anne-babanın kararı olduğu, onların yüzünden boşanılmadığı tekrar tekrar söylenmelidir. Çocuğunuz boşanmadan sonra daha fazla yalnız kalıyor olabilir, dolayısı ile aileyi bir araya getirme hayalleri kurmak için daha çok zamanları olur, onların hoşlarına giden faaliyetlere yönlendirilmeleri işe yarayabilir. Evden ayrılan bireye çocuğun kendisini reddettiği düşüncesinin geçmemesi için daha çok iş düşmektedir. Ebeveynlerin ayrılma kararının çocuklarla olan ilişkilerini etkilemeyeceği belirtilmelidir. Bazen çocuklar boşanmaya daha önceki yaşlara ait davranışlara dönerek tepki verebilirler, mesela parmak emmek veya altını ıslatmak gibi. 1-2 ay bu durum normal sayılabilir ancak daha fazla sürerse uzmana başvurmakta fayda vardır. Çocuklar uyumak istememe gibi davranışlarda geliştirebilirler, bu davranış genellikle birkaç ay içerisinde yok olur. Bazı çocuklarda okula gitmek istemeyebilirler, bu durum çok anlaşılır bir durumdur, çocuk okula giderse ebeveyninden ayrılmış olacaktır. Ancak bu davranışı desteklemeyin ileride ebeveyn-çocuk arasında bağımlılık yaratma ihtimali vardır. Bazı çocuklar yemek düzenini değiştirerek tepki verirler, çocuğunuz çok kilo almakta veya vermekte ise muhakkak bir doktora götürünüz.

Boşanma sürecinde ve sonrasında önemli olan iki nokta vardır; birincisi asla diğer ebeveyni çocuğa kötülememek ve ikincisi çocuğa tekrar bir arada olmaya dair ümitler vermemektir. Bu sebeplerden dolayı, yetişkinlerin kararları net olmadığı sürece boşanma durumunu çocuğa belirtmemeleri daha uygundur.

Bebeklerde Alışkanlıklar ve Değişimler

Bebekler için ilk dönem tam bir bağımlılık dönemidir, anne ile ilişkide annesinin kendinden ayrı bir birey olduğunu kavramaya başladığında bebek için hayır dönemi de başlamış olacaktır. İlk önce bebeğin güvenliğinden tamamen ebeveyn sorumludur. Bu aşamada bebeğe uyarı gelmez. Evdeki bebeğe zarar verebilecek eşyalar kaldırılır, sürekli bir gözlemle kendine zarar vermesi engellenmeye çalışılır. Bu dönemde bebek hayal kırıklığına uğratılmamaya çalışılır. Acıktığında hemen besin gelir, ıslandığında altı değişir v.b. Bu ilk aşamada hayır yoktur. Ancak hiçbir ebeveyn bu dönemde bile bebeğe hayal kırıklığı yaşatmamayı başaramaz böyle bir yaşam mümkün değildir zaten, ayrıca hafif engellenmeler ve hayal kırıklıkları bebekler için gerçek dünyaya bir hazırlık da olabilir.

Daha sonraki aşama ise ‘hayır’ ın ortaya çıkmaya başladığı aşamadır. Bu aşamada bebek hareketlidir ve dünyayı keşfetme merakı içindedir. Bu dönemde ebeveynler artık bebeğe zarar verebilecek durumları hayırlarla öğretmeye başlarlar. Bu hayır bir mimik de olabilir, ancak amaç bebeğe yavaş yavaş kendini koruma, güvenlik, toplumsal kurallara az da olsa uyum öğretilmeye başlanmasıdır.

Daha sonraki aşama ise bebekle konuşulabilinen ve açıklamaların geldiği aşamadır, hayır denir ve sebebi açıklanır. Hayır ile ilgili temel noktalardan biri ebeveynin neye izin verip neye izin vermeyeceği konusunda kararsızlık içinde olmaması, net, açık ve doğrudan bir tutum ve iletişim içinde olabilmesidir.

Çocuklar her zaman sınırları zorlamak isterler, anneler hayır derken yani sınır koyarken aynı zamanda uygun davranışı bebeğe öğretmeye de çalışırlar.

Çocuğa baştan itibaren saygı duymak, onu tanımaya çalışmak, mizaç özelliklerini keşfetmeye çalışmak ebeveynlere çok şey katar. Bazı çocuklar hiç emzik kullanmazlar, bazıları uykuya dalarken bazıları gece boyu bazıları da gerginlik hissettiğinde emzik kullanabilirler. Genel olarak 3-4 yaşa kadar emzik ve biberon kullanımına pek dokunulmaz. Çocuk anneden ayrılırken bağımsızlaşırken, emzik, biberon, battaniye, bir oyuncak gibi özel bir nesnesi olabilir. Bunlardan ayrılırken çocuğu takip etmek hazır olduğuna dair işaretler almak ve olumlu yönlerini göstermek önemlidir. Çocuğa ‘Artık biberondan içmek yerine bardaktan süt içmeyi başarabilirsin’, denilerek ona ilgisini çekecek bir bardak alınıp ondan içmesi için yardımcı olunabilir. Burada bu kararı tutarlı uygulamak alışkanlığın sönmesinde yardımcı olur, çocuk ağladığında hemen emziği veya biberonu vermek alışkanlığın sönmesini engeller.

Çocuk her ağladığında istediğini yapmayarak bu davranışın işe yaramadığı ona gösterilmelidir.

Çocuğa korkutarak disiplin vermek kısa süreli işe yarar uzun vadede çok zararlıdır, kendini acındırma da ebeveynin güçsüzlüğünü ortaya koyabilir, çocuğa küserek karşılık vermek olgun bir davranış değildir.

Çocuk ağladığında başkalarının yanından ayrılarak ağlamasının geçmesi için dikkati başka noktalara çekilip, sakinleşince konuşmak ve anlatmak önemlidir.

Uyku vaktine doğru bebeğinizi sakinleştirmeniz bebeğinizin uykuya dalmasını kolaylaştırır. Bebeği sallamak bebeğin anne karnındayken sallanmasından dolayı kendini huzurlu hissetmesine sakinleşmesine yarar, ancak çok hızlı sallamak bebeğe zarar verebilir. Hafif bir ritimle bebeği sakinleştirmek daha uygundur, bu alışkanlık yapabilir, ancak her alışkanlık gibi vazgeçirebilirsiniz de. Her bebeğe uyan kesin genel bir kural yoktur, bebeği kolik olan anneler sallamanın işe yaradığını belirtebilirler, burada amaç çocuğu sarsmadan hafifçe ritimle sakinleştirmek olmalıdır. Bebeğinizi erken dönemden itibaren uyku alışkanlıkları yerleştirmenizde fayda vardır. Mesela uyku vaktinden önce çocuğu daha az uyarma,  banyo yaptırma (bazı çocukların daha canlanmasını sağlayabilir), uyku kıyafetlerini giyme, hafif bir şekilde sarma (anne karnında gibi hissederler), ninni söyleme, bebeğin çıkardığı en ufak seste yanına koşmama gibi uyku hazırlıklarını tutarlı yapmak çocukta bir rutin oluşturur.

Bilimsel araştırmalar bebekle birlikte uyumanın ileride uyku problemleri gelişmesiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Ancak bir durum tek başına doğru ya da yanlış değildir.  Genellikle 1-2 yaş arası yürümenin başlamasıyla birlikte uyumaya gece uyanmaları da eşlik eder. Alışkanlık sağlamlaştığında çocuk kendi yatağında yatmaya direnebilir. Birlikte uyumak kültürel olarak değişik şekilde karşılanır. Japonya da ve ya kabile hainde yaşayan toplumlarda ayrı uyumak nadir görülür. Ancak birlikte uyumak güvenlik açısından risklidir. Duvar, bitişik mobilyalar, yetişkin tarafından ezilme tehlikesi, gevşek örtüler… Çocuğu ile aynı anda yıkanmak ve soyunmak, birlikte uyumak bebeklik döneminde çok pratik gelebilir. Ancak çocuğa 2-3 yaş itibarı ile mahremiyeti öğretmek gerekir. Bunun en güzel yollarından birisi örnek olmaktır. Giyinip soyunurken çocuğun önünde olmamak, evin içinde iç çamaşırı ile dolaşmamak, tuvaleti, banyoyu kullanırken kapıyı kapatmak ebeveynin çocuğa çekici gelme riskini azaltır.

Çocuğa istemediğiniz bazı alışkanlıklara sahipse ve bunun değişmesini istiyorsanız, ebeveyn olarak önce sizin değişime hazır olmanız gerekir.

Özellikle parmak emme, tırnak yeme,  burnunu karıştırma gibi davranışlarda çocuğu sürekli uyarmak sorunun daha da kötüleşmesine yol açar.

Çocuk oynanmasını istenmeyen bir materyalle oynuyorsa yavaşça elinden alarak ilgisini çekecek başka bir oyuncak verilebilir

Çocuğa rahatça oynayabileceği, döküp saçabileceği ortam, bir yer ayrılmalıdır

Çocuğa sürekli yapma, elleme, koşma demekten sakınmak gerekir

Çok sıkı veya çok gevşek bir disiplin anlayışı çocuklara zarar verir.

Olumlu davranışları ödüllendirilmeli, olumsuz davranışların tepki verilmeden sönmesi beklenmelidir.

Çocuk her ağladığında istediğini yapmayarak bu davranışın işe yaramadığı ona gösterilmelidir.

Tek Ebeveynli Aileler

Tek Ebeveynli Aileler

Aile denince akla anne baba ve çocuklar üçgeninden oluşan birim gelir. Ancak ölüm, boşanma veya iş nedeniyle ayrı yaşama gibi sebeplerle tek ebeveynli aileler hayatın bir gerçeğidir. Yapılan araştırmalarda anne ile çocukların oluşturduğu tek ebeveynli aile sistemi baba ile çocukların oluşturduğu tek ebeveynli aile sisteminden üç kat fazladır.

Aslında geçmişe bakıldığında göçler, doğal afetler, savaşlar, genç yaşta ölümler, yaşam süresinin kısalığı gibi sebeplerle çocukların tek ebeveyn ile yaşaması durumu sıktır, ancak tek ebeveynli aile olma kavramı özellikle ülkemiz için daha yeni bir kavramdır.

Tek ebeveynli aile olmanın getirdiği en büyük sıkıntı finansal sıkıntılardır diyebiliriz. Bununla beraber, tüm sorumluluğun tek bir kişiye yüklenmesi, rol paylaşımının olmaması, çocuk bakımı, zaman yönetimi gibi problemler görülmektedir. Yapılan çalışmalarda kadının tek ebeveyn olduğu durumda ekonomik zorlukların daha fazla yaşandığı, hatta yoksulluk ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Tabii bu durum yaşam kalitesi ve alınan doyumu doğrudan etkilemektedir. Ancak kadınların ebeveyn olduğu sistemde sosyal olarak daha çok destek görmelerinden dolayı depresyonun erkeklere oranla daha az olduğu bilinmektedir. Tek ebeveynli ailede ebeveyn ile çocuğun cinsiyeti farklı olduğunda özellikle ergenlikte zorlanmalar yaşanabilir. Çocuk bazı problemlerini açmaktan utanıp çekinebilir, ebeveyn ise yetersizlik hissedebilir.

Yetişkinler hayatın daha gerçekçi sorunları ile baş başa kalırken çocuklar da her iki ebeveyn ile yaşamamaya alışma, ikisinden destek alamama gibi duygusal sorunlarla baş etmek durumunda kalırlar. Çocuklar bu durumda doğal olarak kaygılanır. Özellikle ilk başlarda terk edilme kaygıları artabilir; “bir ebeveynim gitti diğeri de gider mi?”

Burada çocuğa en güzel desteklerden bir tanesi rutinini bozmamaya çalışmaktır. Özellikle okulunu, semtini değiştirmeme, evini değiştirmeme çocuk için oldukça rahatlatıcıdır, bilinmezlik içinde bildiği bir şeylere ihtiyacı vardır.

Eğer tek çocuk varsa rol kayması yaşanabilir, anne ya da babaya üzülen çocuk onların yalnızlığını doldurmaya çabalayıp bağımlı bir yapı geliştirebilir. Anne baba buna müsaade etmemeli, bir hiyerarşi kurmalı ve kendi problemleri için arkadaşlardan, sosyal çevreden,  yetmiyorsa uzmandan destek almalıdır.

Bebek Psikolojisi

Bebek Psikolojisi

  • Genelde bebeklerin bir şey hissetmediği, hiçbir şeyin farkında olmadığı gibi yanlış bir kanaat vardır.  Bu yanlış bir düşüncedir, bebek daha anne karnındayken annesinin sesini duyar, genel duygu durumunun farkındadır.
  • Bebekler daha başından annesinin sesini, kokusunu, tadını ve dokunuşunu tanır. 1 aylıkken yüzünü tanır.
  • Bebekler ve çocuklar stresten en çok etkilenen ve en savunmasız olan varlıklardır. Genellikle anne ve ailenin stres faktörleri neyse bebeğin etkilendiği faktörlerde onlardır.
  • Bebekler dünyayı duygu vasıtası ile anlamaya çalışırlar, o nedenle bakım verenin duygu durumu çocuğa direkt geçer. Anne-Baba arasındaki gerginlik sözle ifade edilmese bile bebekler sezerler ve huzursuz olabilirler.
  • Yenidoğan doğumdan itibaren, olup bitenler için hipotezler kurma, sosyal dünyaya ait bütün yaşantılarını hızla sınıflandırmak, vasıflandırmak eğilimi gösterirler.
  • İnsan yavrusu haz,sıkıntı-ızdırap, hayret, şaşkınlık, tiksinme, bıkma duyguları ile doğar.
  • 2.aydan sonra gösterilen ve hissedilenler, yıllar boyunca daha az değişir ve duygulanımsal bellek oluşmaya başlar.
  • Bebek doğuştan gelen bir programlamayla konuşmalara ve insan sesine dikkat gösterir.
  • Bebekler ağlamayı iletişim aracı olarak kullanır. İlk 6 hafta sık ağlar, sonra geceleri ağlamaya doğru kayar, daha sonra sadece beslenme öncesi ağlamaya doğru geçiş olur.
  • 3-5 aylık bir bebek başka insanların yüzündeki sevinç, şaşkınlık, üzüntü,öfke ifadesini idrak edebilir.18 aylıkken empati yapabilmeye başlar.
  • Çocuklar ebeveynlerinden gelen tüm geri bildirimleri sünger gibi emerek içselleştirir.

Bebek Psikolojisi / Anne-Babaya tavsiyeler:

  • Annenin kimliği daha doğumun ilk gecesi değişir. Annelik rolüne adapte olabilmek adına çevre desteği önemlidir.
  • Annenin bebeğe iyi bakabilmesi adına babanın ve çevrenin anneye iyi bakması ve stres faktörlerinden koruması önemlidir.
  • Mümkünse 1-1,5 ay kadar annenin kendi annesinin bebek bakımında yardımcı olması tercih edilir.
  • Emzirme süreci anne ile bebek arasında yaşanan çok özel bir ilişkidir. Anne tarafından yeterli su alımı, dinlenme ve yeterli uyku, stressiz bir ortam  varsa süt üretimi adına bir sıkıntı yaşanmaz. Süt vermede psikolojik faktörler önemli yer tutmaktadır. Sütünüzü sağarken bebeğinizi düşünürseniz daha çok süt elde edebilirsiniz.
  • Babanın çocuğu benimsemesi, babalığa alışması 0-6 ay kadar sürebilir. Bu süreyi kısaltmak ve adaptasyon için bebeğin öz bakımıyla (alt değiştirme, banyo, uyutma vb.) ilgilenmeleri tavsiye edilir. Bir araştırmada babaları tarafından da öz bakımları sağlanan bebeklerin sosyal zekalarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
  • Baba ilgisinden yoksun büyüyen çocukların daha saldırgan ve öfkeli bireyler oldukları bilinmektedir
  • 0-1 yaş arası bebeğiniz dürtülerini engelleyemez, hemen haz duymak ister dolayısı ile ağladığı zaman ihtiyacını karşılamak oldukça önemlidir.
  • Bebeğinizi bol bol kucağınıza alın, bazılarının söylediği gibi şımarmaz, ya da kucağa alışma durumu gibi bir şey söz konusu değildir.
  • Bağımlılık bebeğin ihtiyacından ziyade bakım verenin ihtiyacıdır, kendine güvenen çocuklar yetiştirmek, bağımlılık değil bağlılık ile olur.
  • Bebeğinizin ihtiyaçlarını zamanında karşılarsanız ve tutarlı devam ederseniz aranızda ‘güvenli bir bağlanma’ oluşur. Aksi takdirde bebeğiniz de temel güvensizlik duygusu gelişecektir.
  • Bebeklikten itibaren onunla göz teması kurun, çeşitli mimiklerle yaptığı uygun davranışları onaylayın, böylece ebeveyninden onay alan çocuk olumlu davranışları özgüven içinde sergilemeyi başarır.
  • Bebeğinize bol bol gülümseyin ve ten teması kurun.
  • Unutmayın ki psikolojik olarak sağlıklı toplumun oluşması 0-3 yaş arası bebek ile sağlıklı ilişkiler oluşturmaya oldukça bağlıdır.

Sarsılmış Bebek Sendromu

Sarsılmış Bebek Sendromu

Bebeklerin veya çocukların kollarından veya gövdelerinden tutarak şiddetli bir şekilde sarsılması sonucu gelişen sendroma ‘sarsılmış bebek sendromu’ denir. Doğumdan sonra ilk yıllarda kafatası büyüktür ve bebek sarsıldığında boyun kasları da yeterince gelişmediğinden beyin duvara çarpar gibi kafatasına çarpar. Çocuğun bu özelliklerinden dolayı, meydana gelen bir sarsmada beyni ciddi hasarlar görebilmektedir. Bu sarsmalar neticesinde kafa içi kanamalar meydana gelmekte, sinir sisteminde kopmalar oluşmakta, göz içi kanamalar ortaya çıkmakta, kemik kırıkları ve hatta ölüm oluşabilmektedir.

Neden olur?

Birinci neden ailelerin ya da bebeğe bakımından sorumlu kişilerin onu cezalandırma isteği, öfkeye hakim olamama ya da ağlamasını durdurma isteği gelir.

Özellikle iki yaş altı bebekler daha fazla risk altındadır.

Bebekler neden ağlar?

Ağlamak bebeklerin iletişim kurma yöntemidir. İlk ya da ikinci aylarını doldurana kadar gözyaşları olmadan ağlayan bebekler size aç, yorgun, hasta olduklarını; üşüdüklerini, altlarının temizlenmesi gerektiğini, aynı pozisyonda durmaktan rahatsız olduklarını ya da sadece fiziksel temas kurmak  ve güvende hissetmek istediklerini anlatmak için ağlarlar. Bebekler ağlarken bir ihtiyacım var ve bunun giderilmesi gerekiyor derler aslında. Ve eğer bu ihtiyacı hızla bulup müdahale ederseniz ağlamaları kesilir.Bazı kişiler bebekleri ağlamaları için kendi kendine bırakmanız tavsiye etseler de temel güven duygusunun oluşabilmesi, bebeğin kendini değerli ve güvende hissedebilmesi için müdahale etmek ve kendi kendine geçmesini beklememek önemlidir. Zamanla bebeğin dilini, çözecek ve ağlama şeklinden bebeğin ihtiyacını anlayabilir olacaksınız. Ayrıca bebeklerin ilk 3 ayda günde 3-4 saat ağlamaları normal sayılır .Özellikle kolik durumu varsa bu süre daha da uzayabilir.

Bebek ağladığında ne yapmalı?

  • Bebeğinizin ilk ağlama sebebi açlık olabilir, eğer bunu düşünüyorsanız onu besleyin
  • Beslenmeden sonra ağlamaları kesilmediyse gaz çıkarmayı unutmuş olabilirsiniz, sancı şiddetli ağlama sebebidir
  •  Altını kirletmiş olma ihtimali olabilir, bunu kontrol edin ve altını değiştirin
  • Ortam ısısını ve giysilerini kontrol edin ortam ısısı uygun değilse bebek uyumak için rahatlayamaz.
  • Her şeyi kontrol ettiniz ve hala ağlıyorsa ten teması kurun, hafif bir kundak yaparak anne karnındaki gibi sarmalandığını hissetmesini sağlayın.
  • Özellikle gaz sancısı çeken bebeklerde temiz havaya çıkartmak ve hafifçe kucakta sallayarak şarkı söylemek de işe yarayabilir.
  • Tüm çabanıza rağmen bebeğinizi susturamıyor ve bir sağlık sorunu olduğunu düşünüyorsanız doktorunuza başvurmalısınız. Daha önce pek ağlamayan bebekte ani başlayan ve uzun süren ağlamalar özellikle doktora başvurmayı gerektirir.

Çok yorgunluk ve uykusuzluk başlı başına bir gerginlik sebebidir. Bebeklerin ilk ayları zor bir dönemdir, özellikle çok ağlayan bir bebekleri varsa, ebeveynler, öncelikle en yakınlarından yardım istemelidir. Bebeklerini yarım saatliğine de olsa bırakabilmeli ve dinlenme ve kendilerine zaman ayırabilmelidir. Aile desteği imkanı yoksa ve bebek çok ağlıyorsa, anne ya da baba öfkesini kontrol edemiyorsa daha sakin eş hemen devreye girmelidir. Bu imkan da yoksa bebeği bir süre odasında beşiğinde bırakıp anne ya da baba öfkesi geçene kadar dinlenmelidir. Özellikle bu sırada ılık  bir duş almak, arkadaşınızla konuşmak, aileden destek istemek önemlidir. Gerilimizi anlatabileceğiniz birinin olması oldukça etkilidir, komşunuzu çağırın, ne yaparsanız yapın ancak bebeği asla ama asla sarsmayın!

Çalışan Anne ve Çocuk İlişkisi

Çalışan Anne ve Çocuk İlişkisi

Çocukların kendini güvende hissetmesi için güvenli bir bağlanma geliştirmeleri oldukça önemlidir. Diğer yandan bir çocuğun annesinden ayrılmayı öğrenmesi bağımsız bir birey olması açısından gereklidir.

Bebek doğumdan  itibaren anneyle benlik ve ortam olarak iç içedir.Bu ortak yaşam bebeğe güven verir ve ayrılıklara kolay katlanabilmesine de yardımcı olur. Çocuk ilk adımlarını atmaya başladığında yavaş yavaş anneden ayrılmaya adım atmış olur. Böylece dış dünyayı da keşfetme başlar . Kendini güvende hisseden çocuk yeni şeyler keşfetmekten hoşlanır.Çocuk git gide annesinin kollarında olmaya daha az ihtiyaç duyar.

Küçük çocuklar için güvende hissetmek çok önemlidir. Bu nedenle annelerin çocuklara birkaç saat birkaç gün bir yerlere gidebileceklerini ancak daima döneceklerini belirtmeleri gerekir. Çalışmaya başlamadan önce birkaç saat çocuktan ayrılmalar deneme yapmanızı sağlar. Ya da küçük oyunlar deneme yapmanıza yardımcı olur; sen biraz odanda oyna biraz sonra seni görmeye geleceğim gibi. İnsanın hayatında yaşayacağı ayrılıklar gelişim süreci için gereklidir.

Çocuk anne yokluğunda bir oyuncağa, battaniyeye bağlanabilir. Bu süreçte bu nesne anne-bebek dış dünya arasında bağlantı sağlar.anne babasının geri döneceğinden emin olduğunda oyuncağından vazgeçer.

Çocuk dili öğrendiğinde aileyi tanımlamak için semboller ve kelimeler kullanır. Böylece somut olarak aileyi görmesine gerek olmaz çünkü aile artık içselleşmiştir.

Çocuğa yaşı kaç olursa olsun annesinin işe gideceği ve döneceği belirtilmelidir. Çocuk hoşça kal demek istemiyorsa zorlanmalı savunma mekanizmalarına hemen müdahale edilmemelidir.

Çocuğu ve Aileyi Ameliyata Hazırlamak

Çocuğu ve Aileyi Ameliyata Hazırlamak

Ameliyat olacak çocuk sürece nasıl hazırlanır? Anne- babalara öneriler:

Ne zaman söylemeliyim?

  • 3 yaşa kadar çocuklara, ameliyat olacağının söylenmesi mümkün olduğunca geciktirilmelidir. Örneğin ameliyattan bir gün önce durumun anlatılması süreçle ilgili endişesini azaltabilir. 5 yaşın altındaki çocuklara uzun ve ayrıntılı şekilde anlatmanıza gerek yoktur. Bu yeni durumu basit kelimelerle anlatmanız tavsiye edilir.
  • 5-8   yaş arası çocukların çoğu onlara söylediğiniz şeylerin sonuçlarını düşünebilirler. Size konu ile ilgili soru sorabilirler. Anlayabilecekleri şekilde somut bir dille bir hafta önceden, kısa, net anlatılması uygundur.
  • 9-12 yaş   ve üzeri yaşlarda çocukları korkutmamak adına, çok ayrıntılı olmamak kaydıyla durum anlatılabilir.

Nasıl anlatmalıyım?

Hastaneye yatmadan önce çocuğun duruma hazırlanması oldukça önemlidir. Bu hazırlanma aşamasında yetişkinlere önemli görevler düşmektedir. Çocuk iyi şekilde hazırlanırsa olumsuzluklar ya da travmadan etkilenişi hafif olacaktır. Eğer çocuk bu duruma hazırlanmazsa çeşitli duygusal ve davranışsal problemler ortaya çıkabilir. Bunların en belirginleri aşırı endişe, panik, öfke, depresyon, ağlama nöbetleri, uyku ve beslenme bozukluklarıdır.

  • Öncelikle ebeveyn olarak çocuğa durumu anlatabilmek için hastalık ve ameliyat ile ilgili doktorunuzdan bilgi alın. Kafanıza takılan her şeyi doktorunuza sorabilirsiniz. Ameliyat gerekli mi? Niçin gerekli olmazsa ne gibi problemlerle karşılaşırsınız, ameliyat süreci nasıl olacak ,ne kadar sürecek , anlamak için faydalanabileceğimiz görsel materyaller var mı? Ameliyat sonrası bakım nasıl olacak? Ameliyat sonrası ağrı, acı durumu nasıl olacak? Çocuğun kısıtlılıkları neler olacak, hastanede ne kadar süre kalınacak, ne kadar süre sonra  beklediğimiz iyileşme gerçekleşecek? …v.b. Bu bilgileri almak ebeveyn olarak sizin de konuya hakimiyetinizi arttırarak endişe seviyenizi düşürmenize yarayacaktır. Ebeveynin   özellikle annelerin endişe düzeyi çocuğu doğrudan etkilemektedir. Anne güvenli, kararlı ve az endişeli olursa çocukta aynı duyguları paylaşacaktır.
  • Anne-baba ve yakın aile bireyleri ve çocuk mümkün olursa kalacağı odayı, bulunduğu katı tanımalı, küçük bir hastane turu yapılmalıdır. Ayrıca çocuğa hekimleri, kendisi ile ilgilenecek sağlık personelini önceden tanıştırmak, çocuğun güven duygusunu artırmaya yarayabilmektedir.
  • Çocuğun sevdiği oyuncakları, kitapları, keyif aldığı materyalleri, sevdiği baskılı nevresim takımını, önceden hazırlamak ve hastane odasına yerleştirmek kendisini daha rahat hissetmesine rutinin fazla bozulmamasına hizmet edebilir. Gece uyurken alışık olduğu rutin mümkün mertebe tekrar edilmeli, uyurken yanında bulundurduğu oyuncak varsa hastane odasına getirilmelidir.
  • Aile çocuğun sorduğu soruları bilgisi dahilinde yanıtlamalı, ayrıntıya girmeden çocuğa uygun bir dille anlatılmalıdır. Sorunun cevabı bilinmiyorsa, ebeveyn ‘ben de bilmiyorum ancak doktoruna soracağım ‘diyebilmelidir. Yanlış bilgi vermek çocuğu yanlış beklentilere yöneltebilir.
  •  Özellikle ağrı, acı ile ilgili çocuğa ‘hiç acımayacak, hiç ağrın olmayacak’ yerine

 ‘biraz ağrın olabilir, ancak geçici bir ağrı ve 3 ay sonra,15 gün sonra, daha küçükler için 5 kez gece  uyuyup uyandıktan sonra daha rahat olacaksın’ denilebilir.  Hastalığın ve ameliyatın durumuna göre; yemek yiyebileceksin, daha hızlı koşabileceksin, basket oynarken eskisi gibi yorulmayacaksın,oturunca ayakların tam olarak yere değecek ve ya saçlarını istediğin gibi toplayabileceğiz gibi ileriye dönük olumlu cümleler tercih etmek çocuğu rahatlatabilir.

  • Çocuğa hastane ortamının önceden anlatılması, nelerle karşılaşacağının belirtilmesi, hastane ile ilgili hikaye kitaplarından yararlanılması, tıbbı materyallerden oluşmuş oyuncak setlerinden yararlanılması tavsiye edilir.
  • Ameliyattan sonra kullanılacak özel bir cihaz varsa görsel olarak çocuğa bunun önceden tanıtılması alışması için zaman tanınması önemlidir.
  • Hastane ortamında çocukla oyun oynamanın ihmal edilmemesi gerekir, çocuklar oyunu severler ve keyif aldıkları oyunları hastane odasında devam ettirmek gerekir
  • 4 yaşa kadar olan çocukları hastanede yetişkin olmadan bırakmamak uygundur. Çocuklar hastanede yalnız kalacaklarından korkabilirler, bu yüzden çocuğa işlemler sırasında ve sonrasında yanında olunacağı bilgisi sıkça verilmelidir.
  • Çocuklar 0-6 yaş arası benmerkezci olduklarından, etraflarındaki olayları kendileri ile bağlantılıymış gibi algılayabilirler. Özellikle ameliyattan sonra ağrı ve acı çektiklerinde kendisine yaptığı bir şeyden dolayı ceza veriliyormuş hissine kapılabilirler. Bu konu çocuğa tekrar tekrar açıklanmalıdır. Bu durumun kendisinin yaptığı bir şey ile ilgili olmadığı, kendisinin gibi başka çocukların da iyileşmek için ameliyat olduğunu, yetişkinlerin de ameliyat olduğunu belirtmelidir.
  • Çocuklara kendilerinin suçlu olduğuna dair yorumlar asla yapılmamalıdır.
  • Hastanede bulunduğu süre içinde çocuk öfkeli, küskün, ve ya sessiz olabilir. Bu çocuğun stresle baş etmek için kullandığı bir savunma mekanizmasıdır. Bu savunma mekanizmasına dokunmamak her zaman ki gibi anlayışlı olmak ve çocuğu anlamaya çalışmak önemlidir.
  • Çocuğun korkularını, öfkesini yani duygularını ifade etmesine olanak sağlamak, cesaretlendirmek, onun bakış açısını ve ne yaşadığını hissetmeye çalışmak önemlidir.
  • Çocuklar Ameliyat, hastaneye yatış gibi travmatik olabilecek olaylarla karşılaştıklarında kendi yaş davranış özelliklerinden daha geri bir yaş davranış özelliklerini gösterebilirler, mesela kendi yemeğini yeme alışkanlığı edinmiş bir çocuk bu süreçte annesinin kendisini beslemesini isteyebilir veya parmak emmeye başlayabilir. Bu olağan bir durumdur bu süreçte tolere edilebilir.1-2 ay gibi sürede geçmiyorsa uzmana başvurmakta fayda vardır.
  • Kardeşler yakın akrabalar çocuğu sıklıkla ziyaret etmeli, günlük ilişki tarzlarını sürdürebilmelidirler.
  • Ameliyata giderken kararlı ve güvenli bir ses tonuyla, olumlu bir yüz ifadesiyle ‘şimdi ameliyata gideceksin, döndüğünde ben burada olacağım ,ilk beni göreceksin’ denilebilir. Asla endişeli, yas tutar ifade ile ve çok duygusal bir konuşma ile ameliyata göndermeniz tavsiye edilmez.
  • Ameliyat sonrası hastaneden çıktıktan sonra çocukların duyguları ile yüzleşmelerine zaman tanımak,çocuğu konuşmaya cesaretlendirmek gerekir.
  • Çocuğa sıklıkla onunla beraber olacağınızı belirtmeniz, her fırsatta onu sevdiğinizi belirtmeniz değerlidir.
  • Eve döndüğünde sevdiği, alıştığı kişilerin bulunduğu bir kutlama planlamanız çocuğunuzun moralini oldukça yükseltebilir.
  • Çocuğunuzda ameliyattan sonra ve hastaneden çıkıştan 1-2 ay sonra davranış problemleri, vurma, bağırma, sürekli ağlama, yemek yemeyi reddetme, uyku problemleri, ağlayarak uyanma gibi değişiklikler görülüyorsa bir uzmana başvurmakta fayda vardır.

Çocuklar Evin Hükümdarı mı Olmalı?

Çocuklar evin hükümdarı mı olmalı?

Özellikle iki yaş gibi özerklik duygusu bağımsızlık bebekte oldukça belirgindir, hem anneye bağımlı hem özerk bir durumu vardır ,inatçılık ve ağlamalar bu dönemde sık görülür, kendi bedeninin kontrolünün kendisinde olmasını ister anne de çocuğunun kendi  istediği zaman yemek yemesini,kendi istediği zaman tuvalete oturmasını bekler, çocuk kendi isteklerine aykırı düşen bu isteklere direnç gösterir.Çocuklar duygularını davranışlar aracılığı ile ifade ettiklerinden ağlamalar bu dönemde sıklaşır. Öncelikle bu dönemde çocukların hareketli, keşfedici ve karıştırıcı, ısrarcı ve tutturucu olduklarını bilmek  gerekir, ancak bu olumsuz özellikler geçicidir, 3 yaş gibi daha uyumlu , kurallara uyan beklemeyi bilen bir çocuk ortaya çıkacaktır.

Çocuklara yaşlarına uygun sorumluluklar vermek ,sınırlarını öğretmek ruhsal anlamda sağlıklı ve mutlu yetişkinler olmaları adına oldukça önemlidir. Her ortamın bir kuralı vardır ve uyum gösterebilen çocuklar yetiştirmek önemlidir, çocuk kendine uyum gösterilmesini beklerse bebeklik döneminden çıkamaz ve benci olması sağlanmış olur.

  • Ebeveynler hayatlarının tamamen değiştiğinden yakınıp dururlar; peki hayatı tamamen çocuk odaklı yaşamak doğru mu?

Çocuk sahibi olmaya karar verilen andan itibaren ebeveynler in  hayatları değişir. Ancak bu değişimin boyutu ailenin bireylerin özelliklerine bağlıdır. Her sistem bireylerin özelliklerini taşır. Sadece çocuk odaklı bir yaşam yetişkinin nerde olduğu sorusunu akla getirir. Çocuğa yaşına uygun olmayan sorumluluklar vermek, kararlar vermesini beklemek aslında çocuğa güven duygusu değil güvensizlik, kaygı ve mutsuzluk verir. 2 yaşındaki bir çocuğa ‘kendine sandviç hazırla ve ye demek ne kadar anlamsızsa, 5 yaşındaki çocuğa haftasonu alışveriş yapabilir miyim demek de o kadar anlamsızdır.

  • Çocuklar da biraz aile yapısına ayak uydurmalı mı?

Çocuklar zaten aile yapısına ayak uydururlar . Çocuklar sınırları zorlamayı da isterler nerede duracağını öğreten bir yetişkine ihtiyaç duyarlar. Böylece kendilerini güvende hissederler.  Aile içindeki rollerin karışması, kayması, yer değiştirmesi hem çocuğu hem de ebeveynleri huzursuz eder.

  • Anne babanın çocuktan bağımsız bir hayatı olduğu çocuğa nasıl anlatılmalı?

Davranışlarınız çocuğunuza en güzel örnektir. Sen , ben,biz  zamirlerinin kullanılması,

Sen odanda oynarken biz film izliyor olacağız  ya da sen eşyalarını toparlarken ben kitap okuyor olacağım gibi evde ayrı aktiviteler yapmak la bu durum belirtilmeye başlanabilir.