Psikolojik vs Gerçek Açlık

Psikolojik vs Gerçek Açlık

Yemek yemek insanların en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak  içsel ve dışşal uyaranlar her insanda farklı etki yaratarak yeme davranışımızı etkiler. En önemlisi de aileden öğrenilmiş bir patern olmasıdır. Doğumla beraber beslenme  bebeğin  fiziksel ihtiyacını karşılamakla beraber duygusal bir ilişki de  içermektedir. Böylece beslenmenin duygusal özelliği de doğumdan ölüme başlamış olmaktadır.

Beslenme, yaşamak için bir zorunluluk ancak duygu ile birleştiğinde üzülünce ,sevinince, kızınca ve pek çok duyguda yemeğe sarılma ya da yemekten sürekli kaçınma  davranışı geliştirme ve sonrasında aşırı pişmanlık ve kendimizden nefret etmeye kadar giden bir süreç olabiliyor. Benlik olumsuz etkileniyor bu durumda .Sonra kilo ile ilgili çevresel baskı, medya etkisi, olumsuz etkilenen benliği daha da güvensiz hale getirebiliyor. Bir de üzerine sık sık başlanan ve sonuç alınamayan diyetleri de eklersek bedensel kaygılarla başlayan yeme- yememe durumu daha sonrasında kişinin kendini yiyerek ya da yemeyerek ifade etmesine kadar gidebiliyor.

Yemek yemek haz verdiğinden stres anlarında buna alışan kişi yemekle stresi yatıştırmaya çalışabiliyor, aslında sorun ortada çözümsüz dururken bir de üzerine fazla kilolar eklenebiliyor.  Yemek bazen hissetmek istemediğimiz durumlarda ,acıdan kaçmak için kullanılan bir anestezi haline gelebiliyor.

İşte bu durumlarda, duygusal psikolojik destek ;sağlıklı, kalıcı, doğal bir benliğin varlığını oluşturmak ve yemeğin kişiyi kontrol etmesinden ziyade kişinin yemek ile ilgili kontrol sağlaması aşamasında karşılaşılan engelleri aşmak adına önem taşır.

Yeme bozukluğu kişinin bedeni,ne yediği, kilosu aldığı kalori ile ilgili takıntılarının olması, sürekli yeme biçiminin kişinin hayatını aldığı kararları etkilemesi ile karakterizedir. Bozuk yeme ise ara sıra kendi normal rutinin dışına çıkıp canı sıkılınca,sosyal ortam gereği, yemek gibi ya da üzülünce o gün için fazla yemek yememek gibi bir durumdur.  Yeme bozuklukları içinde anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, aşırı tıkınırcasına yeme,gece yeme, yeme bağımlılığını sayabiliriz.

Normal açlık dediğimiz şey aslında kişinin bir öğün yedikten 3-4 saat  sonra fizyolojik olarak hissettiği açlıktır. Yeme bozukluğu olan kişiler neredeyse hiç fizyolojik açlığı hissedemezler.Bu bize zaten yemekle ilgili duygusal problem yaşandığını gösteren bir durumdur. Aslında yemek yemek yerine o anda ne yapılmak istendiği takip edildiğinde duygusal ihtiyaçlara ulaşılır ve kişi yemek yiyerek rahatlamaya kaçmak yerine problem çözmeye odaklanabilir.

Yeme bozukluklarında yemek yemek kişinin tüm hayatını şekillendirir. Kişi bunu fark etmeye başladığı anda aslında çok önemli bir adım atmış olur. Problem olduğunu görmek ve tanımını yapmak neredeyse yolun yarısıdır çünkü kişiyi değişime doğru motive eder. Ancak kişinin kafasında ki yemekle ilgili bazı mitlere ulaşmak gerekir. Mesela kişi ‘sevdiğim bir şeyi yemeğe başlarsam kendimi durduramam, bugün çikolata yedim tüm diyet programım bozuldu, yemek tek zevkim ,zayıflar daha mutludur ,kilo almak çok korkunçtur ‘ gibi düşüncelere sahipse bunları bulup değiştirmek önemlidir. Kilo vermek , kiloyu korumak sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek bir dönemlik bir iş değildir. Yaşam şeklini değiştirmek gerekir ancak bunun için de kişinin istekli olması en önemli koşuldur.